Reggio Emilia Yaklaşımı


Eğitim felsefemiz; çocuk odaklı ve çocuk yapılandırmacı, bilim ve sanatın iç içe geçerek öğrenme sürecinin geliştiği, proje tabanlı bir pedagojik yaklaşımı esas alıyor. Bu pedagojik yaklaşım II. Dünya Savaşı’ndan sonra İtalya’da küçük ve fakir bir kasaba olan Reggio Emilia’da ailelerin ve eğitimci gönüllülerin “Her çocuk değerlidir, güçlüdür ve pek çok şeyi yapabilme kapasitesine sahiptir.” tezleriyle ortaya çıkmıştır. Eğitimin çocuğun yeteneklerini ortaya çıkarıp onu özgürleştirmesi ve gelişimini her alanda desteklemesi için bir pedagoji oluşturan bu yaklaşım 1950’lerden bu yana Reggio Emilia kasabasında ve Reggio Emilia’dan ilham alan dünyanın pek çok bölgesindeki okulda uygulanmaktadır.


Eğitim felsefemize göre çocuk bir başkahramandır ve kendi bilgisini yapılandırabilecek yetilere sahiptir. Çünkü çocuk meraklıdır, sosyaldir, “Çocuğun 100 Dili” vardır ve çok çeşitli dillerle iletişime geçebilir. Çocuklar uyguladıkları projelerle kendi meraklarını takip ederek, oyunlarının içinde daha fazla derinlemesine araştırma yapar, dener, üretir ve böylece kalıcı bilgiler edinirler. Projeler boyunca çocuklar hayatı her yönüyle tam da hayatın içinde yaşayarak öğrenirler ve bunu kendi “dilleri”yle açığa çıkararak bize gösterirler.


Öğretmen “çocukla beraber öğrenen” ve araştıran rolünde de olduğunun farkında olarak çocukları gözlemler. Aynı zamanda çocuğun bir arkadaşıdır, onun bilgiye ulaşmasını sağlamak için ona rehberlik yapar, uygun fiziksel ve sosyal çevreyi hazırlar, çocuğu dinler, gözlemlerini dokümante eder ve çocuğun keyifle öğrenme sürecinde onu her an destekler.
Çocukların bilişsel, duygusal ve sosyal zekalarını geliştirmek amacıyla yaşadıkları çevredeki doğal malzemelerden geri dönüşüm materyallerine, yapılandırılmamış ahşap oyuncaklardan teknolojik materyallere ve sanat materyallerine, günümüz eğitim ihtiyaçlarına ve proje tabanlı yaklaşıma uygun geniş bir materyal tercihimiz bulunuyor. Proje tabanlı yaklaşımda çocuklar birbirinden bağımsız gibi görünen materyalleri bir araya getirince nasıl anlamlı bir bütün oluşturduğunu ve ortaya değerli bir ürün çıkabileceğini açıkça görürler. Çocukların tüketen rolünden sıyrılıp “üreten” rolünde olduğu bu yaklaşımla çocuklar yalnızca bilgi ve ürün değil; hayal, değer ve sorunlara çözüm üretmede de aktif rol üstlenirler, bireysel başarılarının yanında arkadaşlarıyla uyum içinde grup çalışmaları yaparak da projeler üretmeyi öğrenirler.


Reggio Emilia felsefesinde okul öncesi çağdaki çocuğun ilk olarak entelektüel gelişimi ön plandadır. Çocuk öncelikli olarak merakının peşinden gitmesi, araştırması, soru sorması, sorgulaması, hipotezler üretip onları denemesi, keşfetmesi ve bilgiyi yapılandırması için teşvik edilir. Araştırmalara göre akademik bilgi, entelektüel becerileri kazanan çocuğun kendi merakıyla doğal olarak ve daha kolaylıkla edinebileceği bir hal alır. Çünkü çocuk artık öğrenmeyi öğrenir. Bu sayede kendine güvenen çocuk, belirlenen seviyesinden ileri olan bilgileri dahi istediği an edinebilir.

Çocuklara güvenmek, onlara inanmak ve onları “ama”sız dinlemek üzerine oluşturduğumuz felsefemizle çıktığımız eğitim yolculuğumuzda bizim gibi düşünen eğitimcilerle yol arkadaşı olmaktan mutluluk duyacağız.

Yorumlar